Kayıtlar

2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

FİLİSTİN Filizleri

sen cesaretin adısın çocuk zulmün öfkenin masumiyetin sen kardeşliğin kimsesizliğin sen İslam'ın öksüz çocuğu gözündeki yaşları sil yolların dikenli korkma gözlerini ufka çevir ulu son orada sen cennetsin gökyüzüsün sen arşın beklediği misafir işaret parmağın deliyor karanlıkları ayak izinde batıyor zalim kahkahalar bir umutsun çocuk bir umut sen sevincin gözyaşısın meleksin sen korkakların ilahı yarınların sabahı bir bir fidanları diktin haksızlığa asi önünde durdun feryatların sen çığlığıydın şühedanın ölmez dediler ölmez sen kalp atışı oldun sen esaretin adısın çocuk yüz yıldır kimsesiz yüz yıldır masum yüz yıldır öksüz gözündeki yaşları sil sen kahramansın çocuk...

Kâh

insanlar kaç türlü sever gözyaşı renkleri var mı bir yıldız ne zaman kayar son şarkı ne zaman çaldı bir mısra aşkı aşk yapan gel gör aşk kimleri neyledi biri sarhoş oldu içti mey bir yanık çaldı ney insanlar kaç türlü hasrete düştü kâh ağladı kâh döküldü dizelere bir bir harfler bir seccade ıslandı bazen bazen pulsuz mektuplar hasretle yandı gönül de bir ah etmedi aşık* diller lâl hiçliğe erdiyse erdi eremediyse çölde divane insanlar kaç türlü ölür ani göklere yükselen ruhlar bir yandan ölümü beklemek pencere arkasında yarım yamalak sen ki güzelliğe varmışsın ölüm nefes tadına varacak bekleyeceksin bekleyeceksin bunamamışsan halin yaman azrailin kastı cânadır inan uyanmak zor bu derin uykudan...

Ömür

bir tutarsam bırakmam ellerini bir sıcak bir kaynak aldım gökyüzüne astım gülüşünü boynunda yaşanırmış gözlerinde ölünürmüş hissettiğinde ah ah ya hissettirdiğinde bir avuç fırtınam var ellerimde bittiğin yerde bitmezmişsin hayat seninle hep güzelmiş ben sana geç başlamışım bir ömür buna yetmez gibi

Yıldız

balta girmemiş yoksulluğumla vurdu beni soğuk bir kış gecesi baharı esintisi tenimde ellerindeki dokunulmamış sıcaklığı hissettim benim ellerimde benim oluşunu... bir göz çarpsa bir asır uyuyamam eksikliğimden vurdu beni tamamlamam gerekti bıraktığın yerden oysa gökyüzü bana hep güzeldi derinliğin gizliliğin dokunulmamışlığın sergisi deniz gıpta ederdi ederdi ederdi sonra seni gördüler elleri etekleri güzellikleri çekildi kenara deniz de gökyüzü de saygı duruşunda derin uykularımla vurdu beni gözlerimi ellerinle açsan anca görebilirdim öyle gördüm zaten..hiç çekinmeden durdu gözlerimi delip geçen parıltı..gözlerindeki bir yıldızlı gökyüzünde seçebilirdim seni ya kimsesizliğimle yada sensizliğimle vurdu beni dünyayı yaratan bir de seni yaratmıştı sen dünyadan vazgeçmektin ben ise dünyayı hiç seçmemiştim

içimde bir yudum sen

bir harf yazılmadan emir bekler tanrıdan gözlerin ahengidir gözlerimin salise gibidir bizli saatler Ay'ın beklemesi Güneş'i bir öğle vakti bir özlemek bu içinde sen varsın bir dünya var bir muhabbetimiz sensiz güzellikten yoksun herşey sonra gülümsüyorsun en güzel şiir bu içinde sen varsın yokluğun ve varlığın savaşı hakim galibi biz çıkacağız eğer tutarsan ellerimden bütün yıldızları aydınlatabilirim bütün çiçekleri soldurabilirim bir beklemek bu içinde sen varsın İstanbul'un çaresiz bekleyişleri gibi ılık bir sonbahar gününde sonra gülümsersin ısınır dünya en güzel şiir bu içinde sen varsın gözlerinden kalbine kadar kervancıyım hangi durakta dursam bir kez daha aşık olurum sana ederi aşk bu ticaretin belki en zengin tüccarım dünyayı serebilirim  bilirsin istersen yakarım da bir gece vakti bir çöle düşebilirim sensizlikten ölürüm kim bilir sonra gülümsersin canlanır tüm zerrelerim en güzel şiir bu içimde sen varsın

Dağ Yağmuru

uykulara dayanamıyor dağ yağmuru uyumak ki uyanmaktan bir haber yağıyor bizler seviyoruz bizler mayışıyoruz eşliğinde dayanamıyor dayanamıyor sel alıyor gönlümüzü karanlık gecelerimiz birer felakete dönüşüyor yağmur ağlıyor bulutlar ağlıyor bizler karar veremiyoruz vermeye çalışmıyoruz çalışmak için anlamıyoruz mühim değil sussak yeter yeter mi? dağ yağmuru emek veriyor seviyorda aslında sevgiler karşılıksızdır ama hürmette öyle mühim değil yıpranıyor birinin gözleri izliyoruz sessizce sığınıyoruz yünden yumuşaklara küçük kıyametlere varmadan durum bu kıyamet esnasında göz kaşı tanımaz şimdiden kesil anlamayacağız çünkü anlamayız bizler bizler susarız susmak yeter mi? temizleniyor etrafımız dağ yağmuru şehre iniyor inene kadar doğal sevgi yıpranıyor bu kez üzülmüyor nefret ediyor bizlerden çoğu tanesine ulaşamıyoruz göz yaşlarının susarak izliyoruz bir uygunluk diliyoruz biraz daha biraz daha uyumak için sonrası aşikâr dağ yağmuru bizlere küser biz yine su

Çöldeki Fırtına

hava kadar hain mi göz bebeklerimiz güneşli gündüze fırtınalı gece bırakmadık içimizden kuşlar uçurtmadık zamansız ayaklarını balçıklara değdirtmedik hapsetmedik sahte semalara...hain miyiz? hırsız mı deniz kadar maşuklarımız her türlü maviyi çalıp göz mü boyadılar yoksa içleri de çerçöp dolu mu hayır hayır biz çok sevdik güzelleşti onlar.. aynalar kadar sahte aynalar kadar yalancı mı yüzlerimiz her baktığımızda en güzel sensin diye haykıran hemde utanca düşürür inanırsınız herkes kendine aşık anlayamazsınız anlayamazsınız... güzel olamazsınız olamazsınız hiç bir zaman değmesin diye nazarınız kaçırmadan gözlerinirizi zihni kaçık bir ordan bir oraya savrulmadıkça dünyayı kaale almayınca bir çift söze göze kadar ne yıldızlar gerçekten parlar içinizde ne siz iyi bir insan olursunuz bilmiyorum acıyı sadece yemeklerde mi tattınız? gözyaşının tuzu acıdan öldürmedi mi sizi hiç? sessizlikleri dinlerken yüreğinizde bombalar patlamadı mı erimedi mi içinizdeki ısınmadan buz

İsraf

sana hiç doyamayacakmışım gibi içim de aç gözlü bir heves gözlerin ellerin kokun tenin yetmeyecek sen konusunda bencilim dünyan fikirlerin* değerlerim bir geri üç ileri bir hayat görüyorum sende hiç doyamayacak gibi hissediyorum zira hayallerime bile sığmaz oldun her gün akşamı geleceğini beklesem bile birgün özlem duyacağım her zerrene gözlerin sesin* değerlerim sen konusunda bencilim hasret konusunda da sencil biraz uyukularımın hepsini bölebilecek kadar anımsıyorum bazense bir dakikalık ana gitmek kâfi senin azınla yetinemem ben bu masa senle donanacak  ve ben israf etmeyeceğim kokun sakalların* değerlerim günle birlikte doğmanı kabul edemem bir gün kaybolma ihtimalini sindiremem asla ne deniz ne güneş ne ay olabilirsin gök kubbe gibi hep ol boynumu kaldırıp indirmeyeyim asla.. bir sokak şarkıcısı olacaksan vaktine nöbet tutayım dayanamam dayanamam vakitsiz kaybetmeye sonra bütün evrenim sen olacak ve ben israf etmeyeceğim

Günah Gibi

bu saatler gibi seviyorum seni henüz dünya aydınlanmamış mutluluğumuza kirli eller değmemiş çiçekler boyunlarını güneşe dönmemiş bir yaz gecesi yağmurdan kırık bazı yıldızlar delip geçmiş karanlığı sen ise en güzel halinle gecenin gece olduğunu unutturuyorsun işte bu yüzden bu saatlerde daha çok daha çok seviyorum seni bir kaç martı yeni yeni haykırıyor seni duyamadığım nice hayvan selama tutuyor bir sen birde sana hayranlığıyla bilinen benim tanınan gecelerde henüz çöl sıcağında yeni su içmiş gibi değil değil serabım gerçek olmuş gibi çoğu çocuk uyukudayken henüz parka salıncağa koşan çocuğun sevinci var içimde bu saatte sen olunca seni hissetmek paha biçilemez satılık olmayan eser gibisin kalbimdeki müzenin en nadidesi camlarla kaplı sonra lazer ışıkları ile korunan benden başka kimse yaklaşamasın hatta sakarımdır bende yaklaşamayayım orada ol yeter bu saatler gibi seviyorum seni henüz büyük insanın haberi yok varlığından gizli gizli işlediğim bir günah g

gün değil sen

gözlerin...gözlerin geceden alaca gecelerce uyku nedir bilmem...bilemem göreceğiz birlikte çam yeşili kışları birimiz çay koyacak birimiz kestane çizecek sonra sen sımsıcak gülüşünle ısıtacaksın bizi radyoda bir şarkı çalıcak ki... ah bir sen varsın birde geceler yüreğin...yüreğin kuştan naif gecelerce huzur nedir bilmem...bilemem papatyaların arasında mevsim eskiteceğiz ben falını bakacağım sevmiyor çıkacak sen gülüşünle yenisini vereceksin ellerime zaman orada duracak işte tam orada... ah bir sen varsın birde geceler sesin...sesin huzurun habercisi gecelerce şifa nedir bilmem...bilemem dua etmekten sabahı edeceğiz kimi zaman mekik dokuyacağız...tefekkür ile tevekkül arasında bir hamda bürüneceğiz ki dualar kabul olduğunda ... ah bir sen varsın birde geceler

Ansız

bir nebze boğuluyorum sigarasız yolsuz yordamsız kaybolmuş gecem de ışıkları yanmıyor kanı tutmuyor durup idrakine varmaya dağınıklığın bir sessiz çığlık gecem de birde ıslak pınarım yıldızları çözmeye çalışsam tespih tanesi güneş desen epey oldu görmeyeli hayat desen değil çözülesi bir nebze öksürüyorum karanlık ıssız ıpıssız mağara içinde sıcağı yok kubbesi hiç yok üşüyorum korkuyorum epeyce bir karanlık birde yalnızlığım gecem de örülmüş çorapları söksem çözüldü sahi görebilsem ah görebilsem karanlığın sesini bölebilsem ah bölebilsem ben ki bana hiç doğmamışım bir nebze gülüş kalmış dudaklarımda bir çift söz damağımda takılan ben ki aynaya hiç bakmamışım rüzgârda üşümemiş fırtına da korkmamışım bir gecemdeyim ölebilirim ansız

Hatta Yorgun Hevesle

dudaklarının birleştiği yerden öperim gözlerinin başladığı kaşının tamamladığı yerden kaderimi çizerim kirpiklerinden ok yol alırsa kalbime doğru ölümü tercih ederim zamanımı çalma gideceğim silinik gözyaşlarımı ıslatmadan sen daha parmak uçlarından bileğine doğru hatta omzuna kadar hatta hatta  nefesim boynunda  kesilene kadar öperim gözyaşlarının kuruduğu yerden öperim eğer akmışsa bir zaman ben sileceğim bir daha akarsa cehennem suyu acından yanmayı tercih ederim beni inandırma seveceğim kabuk bağlamamış yaralarımı iyileştirmeden daha boynundan dudaklarına doğru hatta gözlerine hatta hatta dudaklarım alnında kuruyana kadar öperim (!) belki de severim hiç sevmek görmemiş küçük bir kız çocuğu gibi bilmeden, içimde orta yaşlı bir hevesle.

benden önce sendin

canını unuturda sevdiğini unutamazmış insan birgün hastaysan eğer ruhum başında sabahlar dualar ederdi görmedin görmezdin yemeği unuttuk uyumayı unuttuk bir zaman bir zaman geldi adımızı unuttuk mürekkepsiz kalemlerde işitmedin işitemezdin hayal etmeyi unuttuk sevdikten çok sonra belki belki de küstük hayal kuran fikirlerimize bilmedin bilemezdin kendimi çokça unuttum üşütme korkunu taşırken kışın meczup gibi bir dolandım bir zaman yürek yangınından üşümedim hissetmedin hissedemezdin bir dileğin olurdu dileğini dilemekten seni dilemeyi unuturdum yâr ondan nasip olmadı olmayacak anlamadın anlayamazdın koklamak fiilini unutunca çocuk gibi kokunu duymadan kokuna şiir yazdım bir yürek dolusu okumadın okuyamazdın geceleri yıldızlara seni anlatırken daha bir afilli ışıldıyor ondan korkmuyorum karanlıktan affola ışığınla aydınlanan sönmedin sönemezdin bir masalsan şimdi dilime en prensten prens en kraldan kraldın asilden de asil sevmedin sevemezdin herşey bir

Küçük Hanım

gözlerinin yeşiline özgürlüğü kondur küçük hanım kaşlarının karasına esareti samimiyet ekle ellerine bir mütevazi tövbe işlemediğin günahlara yanağının gamzesine sevdiklerini kondur küçük hanım sulasın gözyaşların çiçeklerini cennet için medet dile bir sessiz yakarış defteri açılmamışlara bacaklarının moruna şiddeti kondur küçük hanım sıskalığına annesizliği görmek iste göklerde bir uzun rüya cennet ayaklar altında elbisenin mavisine mutluluğu kondur küçük hanım ayakkabının beyazına huzuru şimdi umut vakti haydi yatağa 2 metre daha...

Seher Vakti

bu saatler de sevilmeyi hak ediyor kuş sesleri, kendini güne soyunan sema denizin üstünden yavaşça geceyi söken güneş sonra gözlerini benden kaçırırcasına yuman sen anlaman zor uyurken ne kadar güzel olduğunu konu bu değil konu sen değildin bu saatler diyorduk milyon bebek annesini rahatsız ediyor şimdi anne bulabilenler tabi bu saate uyanabilmek uğur vermeli gün henüz büyük insana uyanmamış yalnız kuşlar ayakta birde benim gibi avâre ayyaşlar yapay ışıklar söndü şimdi gözlerini açmanı dilerdim dünyamın ışık kaynağı yeniden beni kendine çevirdin gün hangi kapıyı açsam hangi yola çıksam sen günü konu bu değil konu sen değildin seher  vaktine gelecek olursak ay kendini gizlemeye çekildi kadının sabahlığı gibi günü giyindi, bulutlar evi bu saatler de sevilmeyi hak ediyor gün henüz büyük insana uyanmadan dünya güzelmiş hani yalnız kuşlar yalnız duygular yalnız avâre ayyaşlar birde kahrolası güzelliğin ayakta henüz insan uyukuda iyi zırhını kuşan yaşlı garib dünya

Eski

biz eski usül şairiz kağıt kokusuyla seveceğim seni matbaadan  yeni çıkmış gibi el değmemiş duygularımla - göremediğin duvarlarım için yeni yazıldın sabredeceksin seni sen yapan sabır ile harmanlanmışlığın  gezilmemiş feza gibisin imkan imkansızlığım zaman isteyeceğim içime çekmem için biz eski usül şairiz nikâhsız sözleri çizemem üzerine na-mahrem el değdirmedim değdiremem biraz zaman isteyeceğim helal kılmam için seni sen yapan sabır ile harmanlanmışlığın kağıt kokusuyla seviyorum seni aman* dile düşmeyesin sır gibi sakla kendini koklanmamış bir çiçek gibi emekliyorum şuan bilmem ne derece memnunsun kendinden seni sen yapan sabırla harmanlanmışlığın güzelleşirsin elbet yıllanan şaraplar gibi isyan etme yeter ki çizilmemiş bir kâğıt henüz yazılmamış söz boyanmamış resim gibi olmayışın bile güzellik çağrıştırıyor zaman isteyeceğim yazmam için seni sen yapan sabırla harmanlanmışlığın - biz eski usül şairiz kağıt kokusuyla seviyorum seni matbaadan  yeni ç

Benden Geriye

ah İstanbul aşkı çağırıyorsun turkuazın başımı döndürüyor pekâlâ susacağım susacağım seni izlerken güneş henüz batmamışken hipnoz olacağım bir korkunç düş akla düşen bir gün hasretine düşersem yahut büyülenmezsem birgün benden geriye İstanbul kalır ben giderim yalnız herkes küçülsün sen yazılacaksın kitaplar tarih oldu tarih tarih oldu sen yazılacaksın İstanbul aşkı çağırıyorsun ne roma ne viyana ne bağdat aşıklar şehri sensin bir senin tarihin bitmedi bir senin aşıkların deli divane biraz daha susacağım biraz daha seveceğim sevebildiğim kadar birazdan da öleceğim benden geriye İstanbul kalır ben giderim yalnız

Ayaz

Sana bir emanet vereceğim Kalbinde yer vermen gereken İçini açmana izin vermeyeceğim Korkular var içimden gelen Sana bir emanet vereceğim Seninle ölüme gelmesi gereken Zaman biraz zaman isteyeceğim Boğazımdaki urgan aşktan gelen Sana bir emanet vereceğim Faraz Düşüncelerimi kemiren İçini açmadan sakla isteyeceğim Eserken sert ayaz iliklerimden

Yok

küçük dünyam başıma yıkılmaya ne kadar müsait bir küçük söz bazen bazen bir sonbahar şarkısı kasvetli bazen bir çiçek solmasından  naifti kahretsin bazen karahindiba-rüzgâr sevişmesi  uyandığım dünyayı sevemedim her uyanış bir pişmanlık ellerimle saçıma dokunuyorum gönülden bu kırıklar ömür uğruna dokunamadığım maceralar bazenleri uyanamadığım kabuslar aklı sorgulama vakti değil gönlü hiç değil sevme vakti bir ramazan arifesi kibrit ateşe aşıkmış haydi  isteme vakti kahretsin buda bir yıkılma hikayesi küçük mutluluklarım yıkılmaya ne kadar müsait oysa bir bebek seside susturabiliyordu içi bazen şarkılar yetiyordu eskiler eskisi güneşsen aya denizsen göğe tutulma vakti

Avare

gerek avare gerek serkeşim ama sizden değilim beni anlamayın deli deyin aptal deyin sizden değilim aç bırakın boykot edin su vermeyin sizden değilim dövün ezin sizden değilim saçımı çekin enseme vurun ata bağlayın sokak sokak gezin sizden değilim ilkbahar kokusunu alın pisliğe batırın sizden değilim ailemi alın zehir verin sizden değilim gerek avare gerek serkeşim sizden değilim canımı alın düşüncemi verin ben sizden değilim

Değinim

Bir kuş değilim Bir bulut değilim Bir yaprak  misali Savruluyorum Alın sokaklarında Gurur değil Hû değil Korku beni benden Bir parmaklık misali Alı koyan An değil Can değil Geceler hapseden Bir yırtık pençede Alınan Bir ahu değilim Bir Heidi hiç değilim Bir garip grilik Yakıyorum Alın sokaklarında

Eşref

çiçeklerin kendi intiharından iyidir bir kadın için koparılmış olması korkularım seni bana hapseden yerde affetmem lazım stockholm oluyorum bir nefes içimde bilmediğim yerlerden gelen bazen bir ses yüreğimin derinliklerinden çiçeklerin kokmamasından iyidir sonbaharı beklemeleri korkularım bir bebeğin ağlamasından tehlikeli atfetmem lazım deliriyorum bir dokunuş hiç var olmayan bazen bir kasvetli bir rüzgâr çiçeklerin solmasından iyidir korku yaşamaları ölüm heyecana tercih edilmemeli korkularım gecenin karanlığından ürkütücü ölmem lazım ruhumu gömüyorum bir cenaze zor yoldan gelmiş bu eşrefi mahluktan en acı iniş

Gölge

gecenin buğusu ile tanıdım seni kapı aralığından sızan ışığın gölgesinde silüetin bir melek gibiydi etrafın yıldızlarla kaplıydı gül kokuyordun kış gecesinde baharı yaşatmıştın bana aklımı alınca yanımda uyuyordun

Güya

bir anne bebeğini  koruyor bir yandan ıslatılan kadın çığlıkları emeğinin hediyesi yırtık olanla yırtığa para sayan bir olmamalı gülen çocuk oyuncağın sevincini taşırken güneşle yemek bulan çocuk aynı gökte nefes almamalı bir dünya ki ben var ben var ben var sen belki belki varsın bir yeşil bir gülüş bazen belki belki var olursun arabası olanın yüreği olandan zengin sayıldığı bu dünyada bir ben olmamalıydım benim için sende varsın sende var olmamalıydın çok fazlasın martı İstanbul'a bak artık kimse simit atmıyor oysa kuru ekmeğini paylaşan evsiz amca o seni doyurdu bu sabah zengin dediğin ekmek atmazsa evsiz dediğin tok olmaz atmaya devam edin aman almanızı eksik etmeyin yahut askı kimin umrunda bir dünya ki ben var ben var ben var sen belki belki varsın bir yeşil bir gülüş bazen belki belki var olursun susayanlar suya yetişemezken serinlik için içecek beğenmeyen biz aynı gökte nefes almamalıyız adaletsizlik içinin içinde dünya insanoğlu bu

Bana Sensin

bana imkansızlık ilham veriyor anlayamazsın sarılmak istediğim kişi yaşamak sitediğim film bütün sokaklarını gezmek istediğim şehir sensin bana gözlerin ilham veriyor anlayamazsın güzelliğin kokun bakışın zekân hayranların sayısız hobilerin güzel olan ne varsa dünyada sensin bana tutku ilham veriyor anlayamazsın ateşin kıvılcımları küçük kavgalar inatlaşmalarımız mesela bazen küçük bir sarılma sensin bana sözlerin ilham veriyor anlayamazsın ütopik fikirlerin toplum meselelerin insanları anlayabilmen incelemen benimse uslanmaz merakım sensin bana sevda ilham veriyor anlayamazsın anlayamadın sevdaya ait ne varsa sensin

Sebeb-i Nefsim

gözüne perde gününe gölge olmak istemezdim sonunda bir gül solacak hepsi benim yüzümden gülmeyi unutacaksın hepsi benim yüzümden karnında korkunç bir sancı var hepsi benim yüzümden gece uyukusuzlukların artacak yemeyi içmeyi bilmiyormuşcasına boğulacaksın maddelerin içinde hepsi benim yüzümden korku ciğerini boğacak bir dinlerken bin dünya gezeceksin hepsi benim yüzümden güzel düşlerini böleceğim gözlerindeki ışık solacak yavaştan görmemeye başlayacaksın kalbin... kalbin taş kesilecek hepsi... hepsi benim yüzümden

Hatırla

Resim
bir felsefeydin içimde yaşattığım, inandığım fedaisi oldum, halimi görenlere inancın uğruna şehit olmak adettir bizde belki bir çok yalan var söylenen ama hiç birşey dokunamadı yıllar eskitiyor ruhumu  değişimi görebiliyorum inandıkça olgunlaşıyorum keşke keşke tek olsam yolunda yananlar kül olsada zorsun, çözmek için ömür gerekiyor lütfen ömür ver bana seni içimde yaşıyorum bir sır gibi içime işliyorsun yaşayış klişemsin senden öncesi büyük soru işareti bir yabancı şarkı da tıkandığım kelimesin "tu me manques".... susmam gerekiyor nefes aldığın yeri iyi hatırla istiyorum

Sen

Gün sana doğmadığında doğmuş saymadım Saçlarında rüzgâr gezmedikçe Sonbahar gelmedi mesela Gamzen belirginleşmedikçe İlkbahar da... Nasıl anlatayım bilmem! Bir gül açmamışsa henüz Senin yüzünden. Senin kim olduğun çok soruluyor bu ara Bedenim de iklimimsin Bir göz yaşın çığ olur Acı sözün yangın çöllere Sen ki gökte maviyi Denizde göğü sevme sebebimsin Sen Sen Sen Sen dualarda durağım Sen ki bir türlü alamadığım nefesimsin

HATA

Resim
hatalar hatalar ah ulan güzel hatalar beklediğimiz karşılaştıklarımız olmadı yolumuza çıkanlar yolun sonu değil yolumuza ışık tutanlar güneş olarak kalmalı sigara yalnız içilmeli günah yalnız işlenmeli hatalar ah hatalar evvelinde çekicidir ah ulan hatalar bir çiçek koparılacaksa şahit olmamalı ahirinde bir uçurum dibindesin anılarla ah hatalar her ömrün vazgeçilmez süsü bir çiçeğin bulutu sevmesi gibi seviyorum sizi sizi küçültüyorum hatalarım siz de beni büyütüyorsunuz amenna bir hata iz bırakırsa geçmeyecek yara izidir bir hata bazen doğmamış çocuğun doğum izidir bazen üç günlük ömre açlık biçilir ah küçük hata nelere sebep oldun yine gökteki güneş dünyaya küstü sayende deniz kurudu neferinle mesela kirlettin sebepsiz sigara külü sevgiliye atılır mı attırdı hatalar ah ulan hatalar bir günahımı sevdiğim gibi seviyorum sizi gözümde küçüksünüz ama kabul ediyorum emeğiniz ah hatalar ulan hatalar bir dağınık çizgi-roman gibi ömrüm karanlıklar arasında topal yür

Rüya

Rüyalarıma dokunma! Evimdeyim hâlâ, anamla... Babamla. Dokunma kardeşim kokuyor yanım Erimeden daha. Rüyalarıma dokunma! Mutfağımız sıcak yemek kokuyor... Annecim sen yorulma ben giderim komşuya, Acıkmadan daha. Rüyalarıma dokunma! Oyuncaklarımın yok silah arasında Odamda mutluyum kardeşimle, İçeri de mutluluk var daha... Rüyalarıma dokunma sokma namlunu! Bir kara düş oldun hayatıma Bari ruhumu rahat bırak Rahat bırak! Nefes almıyorum daha.

Dünyayı ne kurtaracak

Resim
Nur mu yağdı göklerden ne Ne bu çamur pıhtısı Gökte güzel yüzde bir kan çanağı Küçük çocuğun elindeki ne Ne bu küçük fırtına  Ellere değen küçük çikolata Bu hoş koku nerden gelir  Cennet mi oldu yoksa Dünya Hoş koku gülen  gözler hatrına İki üç semaver kiminle pişer Kim bu benimle konuşan ihtiyar Anladım pişer çayla birlikte ruhlar Mermi mi Füze mi Nedir bizi kurtaracak Et bir tebessüm dünya sımsıcak

Ölüme Ramak Kala

Ölüme ramak kala Bir şiir tutturmuşum İçime çekiyorum havanın pusunda Gözlerini öpüşümü hatırladım Yaşının tadını... Sen sus diye ağlayışlarımı birde. Bir çiçekle geliyorsun Ölüme yakın .. Bir film bitiyor Başlıyor vesaire... Sonra sen gidiyorsun karanlığa Evet... Bitiyor uyuku Bir çay söylüyorum Ölüme ramak kala Sana bir şiir yazıyorum Kırmızı çiçekler açmaya hazır Dudakların ani kızarık Kuruluğunu görüyorum Dudaklarımın neminde.... Biliyorum uyuyorsun derin halinde. Ölüme ramak kala Yaşıyorsun belkide ...

Ölmedim Merak Etme

Bir hayalim vardı ellerinde bir gül Mezarımın başındaydın Gözlerinden birşey beklemiyordum Bir damla yaş belki... çok değil Hissini bilmediğim ellerin toprağımdaydı Ölmedim.. merak etme İçimde bi sızıntı var... durmak bilmeyen Aktıkça canımdan alıyor sanki Sanırım yorgunluktan Çok birşey istemiyorum hayattan Bir eski şarkı belki... kokusu yeşilçam Kavuşamadığımız her hayal hâlâ benim Ölmedim, ölemedim..

Karınca

Sonsuz dönemeç Yoğun sis Korkunç uçurumlar Bir yıldız parlar Bir yıldız uğruna Yürü karınca Ağır yükünü yüklen Bacaklarında yaralar Antenler hasarlı Duyduklarından Bir ışık uğruna Koş karınca Korkma damlalardan Boğulmazsın Ezemezler Dik duracaksın Sahte bir çizgi bu Engeller engel değil Aşacaksın Karın tokluğuna Yaşa karınca!

Unutamadıklar

Resim
keşke kafamda bu kadar şiir olmasaydı bir rüzgârla unutuverirdim dünyamın fırtınasında sığındığım tek çukuru.. şimdi ölümle tehdit ediliyorum ne komik bir allık uğruna tehdide gerek yok aslında bulutlara dokunmak mı istemişti benden koparken kalbi duyuyorum... duyuyorum bir yerlerden susan rüzgar barışıyla geliyor kafası karışık insanoğlu dinlemeyi bilsin şimdi sahi unutulmayanlar değil mi bizi bu hâle getiren? kabilin öldürdüğü unutulsaydı habili bende katilimi unutabilirdim yada katil olmak bilinmezdi daha kim bilir yaşardı tüm çocuklar belki

Kariana

Resim
Kariana susma! Anlat uyukusuzluklarını Bir gece sussuz uyanışlarını Kuruyan, Çatlamış... dudaklarını. Kabuslarını anlat Bir kuru ekmeğe uzanan ellerinin Yıpranmışlığını... Kariana susma! Anlat yeşeren tohumları Toprağa korkunç uzanışlarını Nasıl Birer gökbaş olduklarını... Hani umutluydun doyum olacaktı hasrete Nasıl kırıldı hayallerin onu anlat Birden bire saran zehirli sarmaşığı Kariana susma! Anlat yıldızlarını Bir bir ışık döken üzerine Siyah  Simsiyah yerlerden... Birden kararan gökyüzünü anlat Dağları titreten, nefesini çeken yıldızları Kariana susma! Anlat sallanışlarını salıncakta Annenin eli değmeden Hızlıca Kayboluşlarını gökyüzünden... Bir sallanışta anneni bulamayışını anlat Sonra dünyan nasıl karardı onuda... Yaşlı gözlerinle gökyüzüne nasıl baktığını Susma Kariana susma artık! Karanlığa boğulduk her birimiz Anlat sebebini dünyaya Herkesin hakkı Neydi bu muamma?

Seveceğim hatırlamaktan ziyade...

Resim
Ben veya sen unutursak Dünyada sevmek ve sevilmek  Yok olur. Sen nasıl sevildiğini Ben nasıl sevdiğimi iyi bilirim Hâlâ gönlüme özlem düşerde Sen Levanna dersin ötelerde... Acıtmaz canımı çokca cefan Başkası kokunu bilir ya O alır canımı seni her içine çekişinde Bilemezdim azrailim hiç tanımadığım Tanımayacağım... Ben bilmediğim  kokunu unutmayacağım  Bildiğim herşeyini de kazıyacağım tarihime Bir gün esersen yüreğimin semalarında Seni hep seveceğim, hatırlamaktan ziyade..