Kayıtlar

Temmuz, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

uçurum

doktor yollarımıza ışık tutma ışık tutmayı öğret zihin mezarlığıma size anlatılan bir kaç küçük sıkıntı hasta bir cehennem yaşar için de biraz dinledikten sonra germe çarmıha İsa'nın bıraktığı gibi beni bırakma doktor ışıkların söner ben ellerimi yakarım  küçük kafatası varsa içi katran doludur bir yalnız perçin deler göğsümü farkında değil hiçbir sürtük göğü silenlerin benim de aklımda tek bir resim senden kalan uyuyan kirpiklerin kurak gözlerin bir de his var senden geriye  sarıldığın kaşık yorgun bedenim yorgunum doktor çok yorgunum ya şimdi öğretirsin ışık yakmayı  yada beni silersin büsbütün ama bana kalırsa birincisi daha kolay dağılmış bir havari sürüsü istemezsin senden sonra yılanlara sarılmam  kaçma nolur dokun dudaklarıma hisset kuruluğunu aslında hissettiklerim boş bir duvar an sen ne dersen de canlanmıyor duygular bir küçük serçe ölse önümde oturup ağlardım gamsızlığım görmüyor artık onu bir çifte takıldım izlerken soyu

Kirpikler

kirpiklerinin gölgesi düşmüş yanaklarına bir çok gözyaşı saklamışsın günışığın da serin bir yaz akşamı yoldan düşmüşsün  elden ayaktan kırılmış bileklerin günlerin saatten hızlı akar dakikalar aklında durur bütün yelkovanlar serin bir yaz şarkısı olabilirmiş gözlerin ellerindeki kırıkları toplayabilir miyim? güneşi kelimelere sığdırabilir miyim? seni anlatmak için dudakların yarım açık dişlerin taşıyor mutluluğuna ya da gizliyor gizli yasını ormanda mahsur kalmışsın bahar yağmurunda toprak kokusunu en güzel sen almışsın en sıcak tene sen dokunmuşsun  görebilsen şansını bir görebilsen yazla sınırlı kalmayacaksın dokunaklı gözlerin yarım bakmasın sabaha her gün yeniden doğuyorsun

Ateş Böceği

gözlerin yorgunluk içindeki telaş bir yerlerden tanıdıksın hafif başın yersiz düşüyor ama herkese ağır geliyor sızısı düşüyor içli bir çocukmuşum önceden sulu göz derlerdi zamansız hikayelere yelken olmuşsun kulaksız kaplumbağaya şarkılar fısıldamışsın sesin yorgunluk içindeki fahiş bir sessizlikten görmüşüm yüreğin çabuk düşüyor herkes kaçıyor yükünden ağır geliyorsun duygusuzmuşum bir zaman kalemin ağır derlerdi ansız anlara fotoğraf olmuşsun görmeyen yarasaya gökyüzünü anlatmışsın nefesin yorgunluk içindeki meczup bir gemiden inerken eğiliyor için eğiliyor ve eziliyorsun yüzüme yansımıştı evvelden havan batsın derlerdi elalemin eline düşmüşsün ateş böceğine ateşi anlatmışsın gülmüş geçmiş