Kayıtlar

Kasım, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

y.o.

aşk iki kişiliktir dünya gibi bir cemre düşer kuytu soğuklara ikinci cemre belki bahardan tatlı bi ayaza sonra bir ay bir güneş doğar bir olurlar küçük kıyamet aşk iki kişiliktir sessizce yavaşça  buluşur gözler bir kadın ağlar bir adam susar yağmur yağar fırtına kopar sussuz çöllere ay ışında kavrulur gün ışında  sönerdi ateş aşk iki kişiliktir bazen mavidir denizler kadar bazen karadır göz karası biraz cesaret biraz esaret kadar eller buluşunca tan yeri ağırırken dua ederdi kuşlar aşk iki kişiliktir biri söner biri yanar ikisinin ateşi  ısıtır dünyayı biraz mümkün biraz mümkansız hani karınca  sırtında hani ağustos böceği  sazında adını duymuştum aşkın dokunulmaz ürkütülmez sükut içinde  ay doğduğunda güneş battığında doğardı arafta bitmezdi, bitmedi.

me.

gölgesi ile oynardı yalnızlığı insandı sığınırdı korunaklı yalanlara mesela bir çay bahçesinde sigarasını yakardı tebessümle belki yorgundu uyumuştu sahilde tutmayacaktı elleri yüzünü hayatsuyunun her nefesinde hissediyordu kafesinde çırpınan sözleri affı yoktu hayallerin bir kursa bin yıkılırdı hayat o yüzden beyazladı yüzü elleri her zamankinden bayat kokusunu unuttuklarını kalbinde ağırladı sustuklarını sonsuza uğurladı iğneler kadar küçük depremler kadar kontrolsüzdü insandı umardı yaşamı istemsiz umarsız belki hoyrat ardındakiler bazen onun bazen değildi ikilemlerle düşe kalka bi ileri iki geri derken nice zaman olmuş birden unutulmuş aile sofrasında bırakmıştı huzurunu belli ince kaslarından sussuzluğu hani beklemişti onu bir gonca o daha hevesliyken dalgasız deniz sakin mehtap gözleri ile gözleri birleşirse şayet bir daha dokunurdu hayatsuyuna bir daha yaşardı yeniden yalnızlığı bu kez kendiyle oynardı sessiz sakin sükunetle oda ağır başını koyardı dizlerime saçlarını okşardım b