Kayıtlar

2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Ters

Resim
özlemini çektiğine hoşçakal demek.. kaç bıçak yarası yıldızlar yakın çiçekler uzak artık yağmur yağarken gökyüzüne değiyor toprağı bırak kuru kalsın al bu dünyayı göğü benden gerekirse denizleride sen kimsin bilmem küçük bir el uzanıyor tohuma haydi göğe dik gök çiçek açsın sevdanla elveda zor elveda çok zor iş kokusunu toprak çalmış bilin artık sevdiğiniz kokuyu değebilirsen içime değde dursun bu vicdansız akım gök deliniyor gök ağlıyor tersine zamanın kayıp verdik en hakikisinden bu lanet hoşçakal bu lanet olası vedalar hiç bana göre değil sessizce gitti sevilenler ateşler su yakıyor artık sonrası... sonrası, herşeyin öncesine... herşeyin öncesine dönüşü bir onun dönemeyişi.

takım elbiseyle gezme şehitlerimin arasından nasıl dokunmaz ruhları demirden kalbine gece yükselen bomba sesi kaç kalbe dokundu oysa bırak siyaseti kaldı mı hak hukuk ki devlete ihtiyaç olsun kim kimi öldürmüş evlendir tecavüzcüyü sus kızım o senin kocan ye dayağını öl sonra terör var alışın ölecek birileri bombalar patlayacak alıştır kundaktaki bebeni kınarız terörü tecavüzü basit iş bir kaç kamera siyaha boya medyanı ekran köşesine birde siyah kurdela kınıyoruz de sadece kınıyoruz insanı insanlıktan çıkaran her neyse kınıyoruz sadece

Çocuk

Resim
beni bana bırakma çocuk gel bir an önce içimdeki saçma özleme bi kılıf bulamadım içimde hoş tamamen kuralsız bir başlangıçtı herşey bir cenin toprakla büyüyüverdi biz de aşık olabilirdik elbet kendimi yargılamaktan hep çektiğim bu saçma sancı gel de haklı çıkar beni çocuk ve gel bir an önce oysa özlemek güzeldi şiir yazdıracak kadar güzel kokunu benimsedim içimde aya yıldızlara güneşe anlatıyorum hepsi anımsıyor aslında seni ilk gördüğüm an gibi gözlerinin ışığında benide büyüt çocuk ve gel bir an önce ne sendin beni benden alan ne de beni bana bırakan bir küçük filiz bıraktın kurak ormanlarıma yeşeren korku veriyor gül mü baobab mı karar veremiyorum gelişi güzel dünyam üzerinde bir sen eksiksin canından pay et bana çocuk ve gel bir an önce tuzlu okyanus sularında tenim yanıyor ilk kez su görüyor gibi sanki intihar ediyorum korkuyor bedenim en sevdiğine dokunmaktan yüzmeyi öğret ve imkansızı sevmeyi çocuk gel bir an önce

Lüzum

Ne lüzum  vardı papatyaları öldürmeye Bir yaprak daha olsaydı sevecek miydi Dilek fenerleri martıları vurdu Kabul olmadığı gibi yalnızda bıraktı deniz kıyısında Simidi bölüşecek martı da artık yok oldu İdrakı zor tek bişey vardı aslında Sevilmeyecektik kainat yeksan olsada

Bakış-Koku-Ruh-Kalp

Resim
Rabbim! Bakışında korku keder Oyuncağı için üzülmesi gerekirken Dört yanını sarmış siper Rabbim! Ruhunda çocukluk var Tamam istemez belki çikolata Ama ne olur annesini ver Rabbim! Kokusunda kükürt barut Cennet kokması gerekirken Ölmesi mi şimdi onun için umut? Rabbim! Kalbinde temiz iman Sana uzanır küçücük elleri Biz duymayız, biz çirkiniz Sağarız,  uyuruz Dikenı batmadan rahatsız olmayız Rabbim! Sen titret yüreğimizi Sana uzanan küçük elleri Geri çevirme... Küfür ehlini Kahru perişan eyle. Rabbim! Çocuklar bu dava için çok masum Bu davada onları söndürme... Rabbim! Dualarımızı kabul eyle

Ben bir Koca Çınarım

Resim
Bin yaprak yere düşü verirde Sevdiğini söyleyemezsen yarine... Neylesin papatya.. Neyleyim ben,sonbahar İlk beni kavururken? Ben bir koca çınardım' Üsküyâr'ın en güzel yerinde... Leylalar bitmedi, mecnunlarıyla Köklerimde,  hâlâ efsanelerse. Fersah uzaklıktaki ayrılıkları görürüm Anlamam niye? Kocamış bir çınar tecrübelidir oysa Amma bilirim birşeyi, sırdır. Ayrılıklar sevdaya dahil değil. Seven sevdiğini söylemedikçe Çok daha yaprağımız ziyan olacak Hayır, menfaat gütmüyorum Güdemem de İnsansı bir duygu yok içimde.. Ha bu arada sevda insana ait değil yalnız Hepimiz sevda ile yaratıldık.. . Her ihtiyar gibi sözü dağıttım, aff ola! Demem o ki; Sevdiğinizi kaybetmeyin Sonra... sonra Ne kadar yaprak dökseniz nafile...

Gariban

Üzerimize alamadık hiç bir sözü Ya büyük geldi yada epey küçük Kâh oturduk bi köşe başında Çayımızı içtik yaza inat... Kâh vapura bindik deniz aşkıyla Lodosa bağrımızı açtık kışa inat. Sonra... bir kaç sigara yaktık Geçmiş ve gelmeyecek mutluluklara Kendimize kafes ördük en dikenlisinden Ahmet Kaya görse sazıyla vururdu herhal Haksızda sayılmaz ya... Diyeceklerimizi boğazımıza dizdikte Sustuk çoğu zaman... Bundandır sessizce gece dökülen yaşlar Yıldızları izleyecek kadar özgürüz Eğer bulursak biraz...

Mecburiyet Meselesi

Resim
Mecbur muyduk binaları büyütmeye İstanbul'un miras mutluluklarını yıkmaya? Nerede bi su birikintisi görsem aklıma deniz gelir Kendini göstermeyi başarmış diye mutlu olurum Nereden bileceksiniz aşk nedir? Denizi sadece su olarak görürseniz... Mecbur muyduk kölesi olmaya ekonominin Bir simit ne zaman yetmez oldu bir öğüne? Söyleyin, kardeşim, söyleyin! Aç kalmak zorunda mıydı afrika? Bir zengin sofrasında "ben diyetteyim" diyerek Yenilmeyen ekmekler, onlara yetmez miydi? Mecbur muyduk korkmaya iyilik yapmaktan? Ne olurdu sevgilimize çiçek yerine Bir teyzemizin bütün mendillerini alsaydık? Yahut dolaptaki üç beş monttan birini Bize muhtaç bakan bi çift göze armağan etseydik Mecbur muyduk gelenekleri yok etmeye? El emeği çeyizleri sandıklarda çürütmeye.. Bir anannenin elleri ile diktiği gelinlik Anılarda kalmak zorunda mıydı Yahut mecbur muyduk pantolonları kıvırmaya Allah'ın cezası moda uğruna? Mecbur muyduk sevgiyi dönüştürmeye? Sevgi gönülde ol

Hengâme

Karışıyoruz dünya silsilesine Omzumuzda ağır urgan Dört tarafım dört kapital Boğuluyorum nefesim sektede İnsansızlıkla boğuşuyor duvarlarım Şehirler ölüme yakın Gözlerimi kapatıyorum Susuyorum dinliyorum dünyayı İçi boş sesi inorganik şarkılar hariç İnsan sesi yok evet kesinlikle yok Kocaman bir ticaret hanı ortasındayım Ne kadar yeşil o kadar sevil Sus içimde ki susmasını bil Duyuyorum kuş sesleri Evet kuş sesleri mutluyum Hayır kahretsin kapital oyunu Taklitçilik büsbütün yaratsana eşini Binbir robot ellerde akıl kimindi Kalbim olmayanı sevmekten yoruldu Yakın ölüme kalbim titriyorum İnsansız dünyayı kaldıramıyorum Dünya hengâme'sinde eğilir ruhum

Şehr-i Sabah

Gök güne hazırlanıyor Genç bir hanım edası Renklenmek epey yakışıyor Doğallığı dahi aşık olunası Dünyaya ısınamadım Lakin birazdan boğazı geçince Yine aşık olurum Biliyorum şehrime... Yollar kalabalık, acımasız Herkes bir telaş içinde Hatta ben bile içindeyim Bir gün hasretine düşersem kaygısı Şehr-i sabah, cennete doğuş Pembemsi bir huzur geliyor "Bu gidiş nereye" diyemeden Gözlerim sema ile buluşuyor

İstanbul Büyük Benden

Resim
Sen mi büyüksün ben mi Ey İstanbul? Tabi ki sen benim nazlı sevgilim. Ne zaman doğar güneş Çamlıca'dan eteklerine? Söyle sevgilim, o zaman geleyim. Yangınlar su içer oldu, son bahar gitmez Dumanlar işgal etti beldemi Senden bi haber, canımız miskinler tekkesi Kokusu meyvelerden bahçeler Evet sevgilim, sen büyüksün benden Kemerin egzoza karşı siperi Fatih'in büyülü cephesi misali İnsanlar da iyi midir sahi? Ey sevgilim iki yakan bi arada değil Artık bizi kimse biz edemez Beyazıttan kopamıyorum, Üsküdar'a Yahut Beykoz çok uzak buralara Söyle ne zaman diner arabalar? O zaman biteyim kapında çiçeklerle Besini oksijen karışık sigara dumanı Alış sevgilim, bizim çiçekte efkârlı Sonra seni dilerim belki yıldıza İçten söylerim duyarsa şanslıyım bugünde Hiç olmadığım kadar hemde Elbette benden büyüksün İstanbul Özür diliyorum, affet. Biliyorum, bu ne cürret? Hayır, hasret kalırsam sana kalbim aksar Nefesimi benden alma söz Çiçeklerin yanında içmem sigara

başka olma meselesi

Resim
kasım başkadır kurtuluştur son bahardan eylülü ekimi sevmem ama kasıma kanım ısınır zamanla ayrılanlar birleşir belki umut var olmak yaşamak gibidir iki ay özlemek için yeter bana sorsan iki dakika bile hasret için kâfi nasılda sevenler ayrılır anlayamıyorum sen beni sevseydin son baharı dünyaya getirmezdim hep kasımı yaşardık belki üşürdük git zaman ama ayrılmazdık neden eylül ayrılık ayıdır yaz aşkı diye mevsim var iken? anlayamıyorum sevenler nasıl ayrılır yaprak dökülürken oysa ben seninle dökülen yapraklarda yürümeyi bile özlerdim şimdi kokunu arar oldum kasım gecelerinde kavuşcakmışız edası içimde yıldızlardan seni çizdim yapraklar yok yerinde...

Sarwan & Atlantis

Resim
Gecenin karanlığı Penceremden ufacık bir Işık sızdı Kağıttan bir uçakla Küçük bir çocuktu bu gelen -Haydi Atlantis zamanımız kalmadı Daha 'neye?' diyemeden Zaman tünelinden geçtik beraber Yıldızlarla dolu beyaz bir delikti bu Çocuk hayali kara olacak değil ya Gözlerimde bir inanç sanırım çok kuvvetli Sonra yıldızları geçtik Bende küçük bir çocuktum şimdi Dünya desem dünya değildi Ama kumsal dünyalara bedeldi Uzandık altında yıldız alacasının Öyle ki gök bizim için oradaydı.. Adın nedir diye soramadan Başladı anlatmaya Sarwan... Düşlerdi bizi biz eden Çocuklar için fazla büyük Büyükler için fazla masumduk o gece Dünyadan bi haber Sarwan gerçekte kimdir bilmem Ama şu sıralar gündüzleri de dilerim onu Hoş Atlantis kimdir onuda bilmem Ama bir gece sizinde pencerenizde Kağıttan bir uçakla Bir Sarwan Belirirse ve size: -Haydi Atlantis, derse... Bence Atlantis olmaya değer.

çirkinim

Resim
çirkinim gece baykuşun üzerine gelen yıldız ışıltısı nasıl gösterirse onu öyle bir pazarcının sona kalmış çürük domatesi gibi çirkinim ansızın ölecek gibi zaten bir haberim yaşamaktan azrailde umursamadan gelecek gibi bir ışıklı düşün ortasına giren kabus gibi düşünceyim sanırsam o yüzden nefret çeker bedenim çirkinim durmuş saatin günü yanlış ayarlaması gibi pili bitmiş oyuncaklara bozuldu demek misali dünya çiçek bahçesi olsaydı kaktüs olurdum gel gör ki dünya çiçek bahçesi değil çirkinim bir kötü anneyim daha şimdiden anne demek manası derin kötü anne olmak ... içi su dolu şemsiyeyim çirkinim adaletsizliğe uzundur susuyorum yaşaması suç kişilere vergi ödüyorum çirkinim alıpta vermediğim çok şey var mesela nefesimi iyi alıp kötü veriyorum bir tür kumar oynuyorum çirkinim en az dünya kadar çirkinim

Yıldız

Resim
Yalnızlık kadar ağırdı kokun Yıldız düşmüş gibi dünyaya Sen varsan eğer Sığmazdık kainata Bir sen vardın sevdiğim Bir ben benliğimden Şüphe ettiğim Gündüzler ağır gelir Senin ışığınla birlikte Ne evim ne sokaklarım Ne dünyam bu değil Senle ben bende değilim Ağır gelirsin bana sevdiğim Çiçeklere arı konarda Acı verir Kabul edelim bir kelebek Değilsin.. Kelebek olsaydın yine İhtimalimiz vardı Cenneti umut ederdim Bir yıldız bir gündüze Sığmazdı Ben senin için geceleri  sevdim Sen sen ise bir beni Sevemedin. Sevemedin kahretsin.

Atilla İlhan'ın Anısına

yükü ağır bir özlem gece vakti kafesime inen sensizlik kadar nefessizlik de zor bu ara bilirsin çok içerim yokluğunda yıldızlar felan yanmıyor artık yanmak mıydı o ışıkları bilemem tabi güneş desen, bilirsin sensizken doğmaz dünyama gözlerin ile açan kır çiçekleri uyukudalar daha denizin suyu çekildi seninleyken bilmiyorum senden bakamazdım ki sahi o zaman da mı böyleydi sanırım sonbahar senden geçilmiyor hâlâ evet beklenen oldu terör başladı vatanda evet evet ben senden gidince daha önce var mıydı bilmiyorum merakım sensizleşince başladı ne idi bu politika anlamam ya hâlâ bir grup zengin birşey demişler yine onlarda en az benim kadar sefil cemiyet hayatı elalem derdi zor onların ki de düşünecek çok şey bıraktın bana küçük prensin koyunu da gülü yemiştir bence belki de varamadan gül solmuştur mutlu sonla bitecek değil ya mesut olmaz hiç bir veda bir diktatör gelip bizi de değiştirmeye kalkmadan sana sevdiğimi söylemeliyim cesur olmalıyım örneğe g

Aşkın Gözü

Resim
Aşkın ömrü göz açılıncaya kadarmış Hayır, Agâh hayır. Hatırlıyorum, Dokuz mevsim geçirmiştik Bir bebek konuşabilirdi Biz birlikteydik... Ensendeki beni görmüştüm İlk defa görmüştüm Sonra... Sonra anladım. Sen de insandın Ama hâlâ aşıktım Kokunda İstanbul'u büyülerdi ayrıca Gözlerin gibi çekilmiş boğaz Bu tesadüf olamaz, İstanbul sana özenmiş yeşerirken Görüyordum Agâh yanık tenini Saçlarındaki seyreklikler Hâlâ aklımda. İnsandın biliyordum Ama hâlâ seviyordum hâlâ

Ömer'im

Resim
Hz. Ömer heybetlim... Hz. Hamza yüreklim... Duruşunda, gülüşünde asr-ı saadet var Dualarımız yükselirken semâya Emelimiz komşu etmek seni En sevgili Dost'a.. Ruhun şad olsun Ömer'im Mekânın cennet, Peygamber komşun olsun...

Gel Hadi Bir İstanbul Gününe

Gel hadi bir İstanbul seherinde Denize uyanalım saat 5 gibi Şanslıysak görürüz bir kaç martı Yeni Dünya İstanbul'unda Gönül deki İstanbul kaybolmadı hâlâ Gel hadi bir İstanbul sabahında Güneş gelinlik gibi süslesin İstanbul'u Tepelerin en güzelinde Şanslıysak görürüz gökdelenlerin arasında Gönül deki İstanbul burada hâlâ Gel hadi bir İstanbul öğlesinde Güneş en tepede avucumuz terler belki Ben onuda severim seninle birlikte Şanslıysak Osmanlı macunu alırız İstanbul gelenekleri anı da hâlâ Gel hadi bir İstanbul ikindisinde Denizle sönsün güneşimiz Şanslıysak görürüz bir kaç leylek İstanbul sıcağına göç etmiş Yeni Dünya İstanbul'unda Gönüller deki sıcaklık kaybolmadı hâlâ Gel hadi bir İstanbul akşamında Topkapı avlusunda bir çay içelim Şanslıysak alırız kokusunu bahar çiçeklerinin Genetiği bozuk çiçekler arasından Kokusu güzel laleler solmadı hâlâ Gel hadi bir İstanbul gecesinde Galata'nın yanında kapayalım gözlerimizi Şanslıysak bizimle uyur

Bir İstanbul Sabahı

Bir İstanbul sabahında Sen gibi seveceğim seni Yollarında yürüyecek Hep durduğun yerde duracağım Saçlarımı rüzgâr alacak Bir bulut üzerimde duracak Boğaz ışık saçarken Batmaya başlayacağım bende Güneş batana kadar Senin gibi olacağım Bir müddet sonra Misal... Bir İstanbul akşamı Ben gibi seveceğim seni Ve sen yine olmayacaksın

Yusuf Olabilme Meselesi

Agâh bundan pişmandı epeyce İffet bırakmamıştı Yusuf olabilmekten. Ama Agâh olmakta güzeldi Levanna olmakta. Levanna da Züleyha olamamıştı. Agâhını terk etti iffetsizliğinden. Mesele ikisi olabilmek ise İkisi de güzeldi. Ne Yusuf Yusuf olabilirdi bir daha Ne de Züleyha Züleyha olabilirdi Levanna Levanna olarak kaldı zamanla Agâh'ta Agâhlığıyla Ölüm gelmiş olabilir O iki kişilik dünya ya da Zaten ondan imkansız Agâh olmakta Levanna olmakta. Ama olabilmek ise mesele Aşık olmakta güzeldi Maşuk olmakta.

Aşkta Yakup Olmak

Yusuf'a gözyaşı ile bilinen Vefakâr aşıktır Yakup... Sıhaati terkeder ilkin, Derken umutlar peşi sıra Sonra gözlerini feda eder. Bilse ki yolunda feda olsa dönecek Bin kez o aşık baş kesilecek! Bir yalan var işte ta o zamandan, Ben sende Rabbimi görüyorum... Yakupta inanmış, şeytan oyunu ya. Allah birdir tektir. Can onun uğrunda feda olsun. Kulunun değil! Yakup Peygamber, o da kul İlham olur, anlar bu büyük hata Tövbe eder yalvarır Rabba... O zaman nasip eder Allah Ona sevdiğini... Çok daha güzel bir nimet verir Yusuf'tan evla! Kendi aşkı sükunet verir Âmâ aşığ a, O zaman gerçek mutluluk olur, Aşk, ölüm ve kavuşma.

Bir Mesafe Bin Kederden Evla

Rüya da görülen Yaklaştıkça uzaklaşan Uzaklaştıkça aranan Arandıkça kaybolan Ne olduğu bilinmeyen. Bir mesafe Bin kederden evladır Birlik can yakar belki Bir olan bilir. Lakin bir ırak düştün mü Kader sayfasında, Can gider herkes bilir. Hiç, bir olmayan da bilir. Meczup ta bilir Âlim de bilir...

Palyaço

Resim
Biz buruklar, bayım Palyaço suratlıyız Bilmezsiniz gülen yüzün Boyasız yaşını. Göğe bakarız Denizi koklarız Çiçekleri koparmayı Haddimiz saymayız Epeyce güleriz Epeyce mutlu oluruz Bunca güzelliğin hakkını Veririz zannımca. Ama siz ciddiyete Meraklısınız Bayım... Suratınız hep asık Parası yüksek belki Ama huzuru az sanırım Palyaço diye küçümsemeyin Bizde biliriz Bayım, Herşeye maske takmayı! Belki ondan göremezsiniz. Bakmakla görmek Arasındaki farkı Maliyeti yüksek herşeyi görüp Maneviyata sadece bakarsınız. Biliyor musunuz Bayım, Kuru gözyaşı eksik olmasa da Arkası yarın, Bir ömür asık suratla gezmekten Daha mutluyuz zannımca. Bakıyorum da görüyorum Aynı zamanda, Sizler de mutsuzsunuz parayla Sizi küçümsemiyorum Hayır hayır üstadsınız aslında. Ciddiyet iyi beceri ister. Demem o ki Bayım Ben bir palyaçoyum Beni küçümsemeyin buruğum. Ben bir palyaçoyum Bayım, Gündüzleri çocuk güldürür Geceleri gören çocuklar için Ağlarım..

Pesimist'in Sevdası

Resim
Seni severim bilirsin Bir gece vakti Gönlüme düşersin Işık saçarsın Bir gül gibi... Sonra gülümsemen gelir Aklıma, oda gitmez Gecem kalabalıklaşır Böylece, mutlu oluruz Bir şiir yakarım Tütsüsü sen! Böylece, güzel ısınırız. Mutluluk böyle çizilir Asla da silinmez Yeni bir rönesans olur Mutlu insanlar yeniden Yapar dünyayı Ah sevdiğim Nelere sebep oldun yine... Diyerek umutlu bakarım Geleceğime. Seni sevmek Büyük bir umut yakmaktı En pesimist günümde Onu da yaktım Dedim ya Güzel ısındık bu gece...

Irak.

Deniz kokusu yüzüne değmiş Hissediyorum teninde var Görüyorum dönmediğin, İstanbul kimsesiz. İstanbul, İstanbul Oda bekliyor, bekliyor ki Süslensin, 5 yaşındaki Gelin kardeşi gibi Gelinlik giysin. Kışa mı gelecek gelişin Belki de kar yağar. Belki de kokunu sarar Yine Üsküdar! Eminönündeki kestaneci Dükkan açar da Bizi çağırmaz belki Rahatça canım olursun Herkesin ortasında Özgürce! Kim yasakladı, Kim kapadı? Sendin, belki kaçtın Yasakladın kayboldun Can evimden vurdun. En büyük engelim oldun Mesafeler sonra girdi En ulaşılmaz ıraklara. Al deniz kokusunu da al! Uzak dur İstanbul'dan.

Akıbeti Meçhul Hasret

Geçiyorum bu yolları Aklımda kavuşma hayalı Hasret boynumu, Kamçılayan pranga... Kokun tarihe geçse Leyla gibi Şirin gibi Şiir gibi Sen geliyorsun Sesin geliyor Kokun hiç gitmiyor Bendimden. Hasret bu nereye kadar? Hiç görmeden bu sancı Bıraksa belki, Huzur gelecek... Hasretin boynumda, Prangalı.

Güzeldin.

Resim
Beni izlemen.. Bana çok şey kaybettirdi. Sayılı zamanda Az özlem giderdim. Gözlerin güzel değildi, Burnun, dudağın. Sen güzeldin Denizle de epey Güzeldin... Güneş batınca Sen ışık saçardın Boğaz boynunu Sarardı. Bu benim hayalim. Gamzelerin güzeldi Güzeldi gerçekten Birgün parmağımı Gezdiremeyeceğim Saçlarında güzeldi... Biraz biraz güzeldin. Kokunu bilemiyorum Ama oda güzeldir Eminim. Bana bakarken sen Denizi seyrederdim. Denizde epeyce güzeldi. Utanmak mı çekinmek mi Belki de korku biraz Kaybettirdi bana bakışların Özlemim hiç bitmedi İstanbul güzeldi Sen güzeldin İkinizin arasında Kalabilirdim..

Mazur Gör

Resim
Mazur gör, Hayranlığımı... İffetin başımı Döndürüyor. İnce bir koku Oluyorsun Burnuma sızan. Mazur gör Hayallerim böyle, Benim. Belki karda açan Çiçektin Mazur gör Böyle insan Görmemiştim. Cenaze evinde Yüzüme güldün Gülmeseydin, Yazmazdım.. Düşünürüm kızma Bana. Üzülürüm yerli yersiz Senin adına.. Kıskanırım da Ama sen aldırma, Hayranlığımı Mazur gör Yeter bana.

Ne dünyası?

Resim
Ne dünyası? Cehennemin ortası Bir fark var Deftersizler yaralı Bir grup ahmakoğlu Bir ufak insanoğlu Elini atıp Kurtarsa ya! Ne hayal bunlar Denklaşöre atılıp Yürek korkutuyor Ne dünyası? Cehennemin ortası Ahmakoğulları ah İslamoğlu âmâ mı?

Gözlerin Geceden Kara

Resim
Ah ne güzel şeydin Karda çıplak kalmış bedene Sımsıcak ufak bir güneştin Ah ne güzel sesin Dudaklarında ismim Belki de ne güzeldi Bilmiyorum Duymadım ki Ah ah ne güzel şeydin İlk baharın müjdecisi İlk çiçektin Tenin güzel kokardı kesin Bilmiyorum ki Ah ah ah ne güzel şeydin Gözlerin geceden kara Birde ben Geceleri çok severim.

Ahu Masiva

Resim
İçimizde bin bir kötülük Oluklar siyah, gri Güzellikten arta kalan Ne varsa, yutkunuyoruz. Unutuyoruz. Unutuyoruz Ahu Masiva Unutamadığımız ne varsa Kötülükten yana! Kötülükten başlıyor Yaradılışımız. Ahu bulmak zor Ahu olmak zor. Ne varsa güzellikten yana "Bölüştük,büyüdük" İçimiz de kalan Ahu Masiva Masiva!

Arsız Özlemek

Resim
Bir akşam üstü bir yıldız kayar Gökyüzünden kalbime Arsız bir özlemek bu, Dilek istemez kabul olmak. Bir kimse kokusunu çeker, Hasretin, uzaktan bakarsın. Dedim ya, arsız özlemek bu Bir aşk-ı memnu misali Arsız sevgi,arsız özlemek Bir gece ,ansızın, başın ıslak Gözlerin uykusuzluk nöbeti Başının içinde hep bir hayal Yaklaştıkça uzaklaşan bir rüya Uzaklaştıkça başkasının yanında Arsız bir özlemek bu, dokunulmaz Dokunulsada doyum olmaz Dedim ya, arsız özlemek bu Öylede kalacak.

Bediî Nazar'a değdi mi Şair Neyler?

Resim
Şiir gibi olanı sevdiğimizden şair gibiyiz. Kimse sormuyor bu dizen, hangi şiirin... Yazılan her satır bir kaş, göz temsili Görünecek değil illa, gizli bir dudak var belki. Suale gelen tek şey var, nasıl yazıyorsun? Ben soruyorum Ey Şaşırmış! Sen nasıl olurda yazmıyorsun, Bir şiir gibi süzülen hâdis karşısında? Dokunacak çok yara, saracak merhem yok Bu şairlik hastalığına, bir güzellik ilişir Âmâ olmayı bilmez ruha Mecnunlar gibi yazar, gezeriz bir hoş koku uğruna..

Tutuklu

Resim
Şiirin Elleri Çözüldü Giydi Taktı Seni Boyandı Boylu Boyunca.. Yapma! Diyemedim. Karşımda Senden Bin Parça yada Bir Bütün Bilemedim Bir Şiir Bu kadar Sen. Sen Bu kadar Bir Şiir. Bilirsin Elim Ayağım Fiilini kaybeder Seni Hissedince. Sustum Baktım Öylece.

Vuku bulan Hayâl

Resim
Bir düş ki; Mecnun eder aklımı Bir düş ki, ete bürünmüş karşımda Sakalının kokusu... Ah En hakikatlisinden hakikatli Bir düş ki, vuku bulan Dua'm Bir düş ki hakikat visal Vuslatı kenarda istirahat etsin Diri görmek kâfi bunca düşü! Bir düş ki kendinden geçer benliğim Bir düş ki, ismini anar hakikatlerim Hakikat ne idi? Biz Mecnunlarca? Leyla'dan daha hakiki kalbinde yaşayan. Bir düş ki benim gerçeğim. Bir düş ki, edebinden eğilir kalbim, Gözlerim değse düşeceğim... Saçlarının güzelliği... Ah Bir düş ki, Yusuf gibi hayâlı Bir düş ki, iffeti pasparlak.. Gönül gözüm ovuşturdu gözlerini Aman Allahım! Bir,iki.. Bir düş ki... Vallahi hakiki!

Kafes

Resim
Yolunda buzlar var genç, Ayağınla ittirme, kayarsın! Öyle bir dünya ki, Kuru yoksa bile yanarsın. Canın burnuna gelmiş, Zararla oturursun dur! Sen eğil arş-ı alâ duysun, Sonra -yapsın,varsın- şeytan kur. Tutmak zordur bendini, Bin bir fani güzellik önünde, İmanın yüreğinden titretir, Sonra nefsin kafeste..

Bilir misin?

Resim
Bilir misin? Zehir de olsa Baldan tatlı gelen Bir kaç damla için Zahmete girmek nedir Kafdağı anlatılır Zirvesine çıkarsın Zümrüdüanka derler Kanadında Uçarsın Edebiyat derler Şiir derler Yârin adına Akım başlatırsın. Bilir misin? Dakika süresince Yanında oturup Seni üzmesi gereken Şeyler söylerken, Allahım şükürler olsun Bana anlatıyor demeyi. Bilir misin? Belki beş belki on belki Bir günün sana yaşayacağın Asırdan daha değerli Nasıl geldiğini.. Bilir misin? Dünyada ki mutlak Güzel seslerin Bir acizin sesinin yanında Sönük kalması Ne demektir? Hakikaten bilir misin Aşk nedir? Bilir misin arkadaş Bilir misin?

Bilmiyorsun..

Sen gelince Yırtık elbiselerimle Bayramlığa seviniyorum. Gündüzlerim daha Aydınlık neşeli, Seni görünce. Yıldızlar daha Süslü, gelinlik gibi Sen boynunu Semaya kaldırınca. Sen şarkı söyleyince Bülbüller susup kulak Veriyor, sana... Çiçekler, İnce hastalığa tutuldu Güzellik sende Kalıcı, Öğrendiler. Bilmiyorsun matematik Zorluğundan geçti, Sana kavuşmanın İmkânsızlığını görünce. Şimşekler daha Kibar çakıyor Sen ürkme diye. Nazlı nazlı Ağlıyor gök Saçlarındaki damlalar Hasret gidersin diye. Bilmiyorsun, Kışlara sövüyorum, Ondan sıcak şehrin Sen üşüme diye. Diyemiyorum, Seni s..... Bilmiyorsun.

Âlem-i manada elhamdülillah

Âlem-i manada elhamdülillah  Bir ma-i carinin gözünden içtim  Aşk badesin içen geda olur şah  Ben mey-i vahdetin gözünden içtim  Nârı nurdan nuru nârdan seçmedim  Ağyar benden ben ağyardan geçmedim  Üzümden yapılmış bade içmedim Verd-i bezm-i vahdet özünden içtim  Bir yüsre bağıdır başı usretin  Dermanı vuslattır derd-i hasretin  Gözü muhteliftir ma-i vahdetin  Sarp inişle yokuş düzünden içtim  Bildim hakikati kalktım uykudan  Hu ismi zatından zat ismi hudan  Sorsunlar Seyranî içtiğim sudan  Ben lisan-ı Hakkın sözünden içtim Seyrani~

Batan Güneşin Işıkları

Resim
Bir çocuk gördüm Ağlıyordu Ağlıyordu, kızıl süsün üstünde Canı kırılmıştı belli Hangi baba tutsun şimdi Elleri silah tutmuş baba gibi? Bir çocuk gördüm Hayallerinde deprem olmuş, Kalleşler lavında boğulmuş. İnliyordu çocuk Dinmiyordu  içinin, içindeki sarsıntı. Bir çocuk gördüm Ellerinde sımsıkı bir fotoğraf Düşmüştü belli ki geleceğe Dizleri yırtılmış. Susuyordu çocuk, Susuyordu; Şehitler ölmez, biliyordu.

Tutsak

Bir can yanar, dağların En arka kısmında Sesi duyulmaz Agâh'tan Etrafı toz duman Bir yol var mı bilmez Lewanna... Kaçıncı bu sessiz Çığlıklar, memnun mu? Bilinmez kimse anlamaz Hasret çekenin halinden Belki özgürlük Esirliğe tercih edilir Belki kaçılır bu diyardan Sesini duyunca canı Çıkardı Lewanna çok çekmeden Önce, şimdi ise ölü Agâh.. Kapalı kapılar Nerede çare?