Kayıtlar

Haziran, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Hatta Yorgun Hevesle

dudaklarının birleştiği yerden öperim gözlerinin başladığı kaşının tamamladığı yerden kaderimi çizerim kirpiklerinden ok yol alırsa kalbime doğru ölümü tercih ederim zamanımı çalma gideceğim silinik gözyaşlarımı ıslatmadan sen daha parmak uçlarından bileğine doğru hatta omzuna kadar hatta hatta  nefesim boynunda  kesilene kadar öperim gözyaşlarının kuruduğu yerden öperim eğer akmışsa bir zaman ben sileceğim bir daha akarsa cehennem suyu acından yanmayı tercih ederim beni inandırma seveceğim kabuk bağlamamış yaralarımı iyileştirmeden daha boynundan dudaklarına doğru hatta gözlerine hatta hatta dudaklarım alnında kuruyana kadar öperim (!) belki de severim hiç sevmek görmemiş küçük bir kız çocuğu gibi bilmeden, içimde orta yaşlı bir hevesle.

benden önce sendin

canını unuturda sevdiğini unutamazmış insan birgün hastaysan eğer ruhum başında sabahlar dualar ederdi görmedin görmezdin yemeği unuttuk uyumayı unuttuk bir zaman bir zaman geldi adımızı unuttuk mürekkepsiz kalemlerde işitmedin işitemezdin hayal etmeyi unuttuk sevdikten çok sonra belki belki de küstük hayal kuran fikirlerimize bilmedin bilemezdin kendimi çokça unuttum üşütme korkunu taşırken kışın meczup gibi bir dolandım bir zaman yürek yangınından üşümedim hissetmedin hissedemezdin bir dileğin olurdu dileğini dilemekten seni dilemeyi unuturdum yâr ondan nasip olmadı olmayacak anlamadın anlayamazdın koklamak fiilini unutunca çocuk gibi kokunu duymadan kokuna şiir yazdım bir yürek dolusu okumadın okuyamazdın geceleri yıldızlara seni anlatırken daha bir afilli ışıldıyor ondan korkmuyorum karanlıktan affola ışığınla aydınlanan sönmedin sönemezdin bir masalsan şimdi dilime en prensten prens en kraldan kraldın asilden de asil sevmedin sevemezdin herşey bir

Küçük Hanım

gözlerinin yeşiline özgürlüğü kondur küçük hanım kaşlarının karasına esareti samimiyet ekle ellerine bir mütevazi tövbe işlemediğin günahlara yanağının gamzesine sevdiklerini kondur küçük hanım sulasın gözyaşların çiçeklerini cennet için medet dile bir sessiz yakarış defteri açılmamışlara bacaklarının moruna şiddeti kondur küçük hanım sıskalığına annesizliği görmek iste göklerde bir uzun rüya cennet ayaklar altında elbisenin mavisine mutluluğu kondur küçük hanım ayakkabının beyazına huzuru şimdi umut vakti haydi yatağa 2 metre daha...

Seher Vakti

bu saatler de sevilmeyi hak ediyor kuş sesleri, kendini güne soyunan sema denizin üstünden yavaşça geceyi söken güneş sonra gözlerini benden kaçırırcasına yuman sen anlaman zor uyurken ne kadar güzel olduğunu konu bu değil konu sen değildin bu saatler diyorduk milyon bebek annesini rahatsız ediyor şimdi anne bulabilenler tabi bu saate uyanabilmek uğur vermeli gün henüz büyük insana uyanmamış yalnız kuşlar ayakta birde benim gibi avâre ayyaşlar yapay ışıklar söndü şimdi gözlerini açmanı dilerdim dünyamın ışık kaynağı yeniden beni kendine çevirdin gün hangi kapıyı açsam hangi yola çıksam sen günü konu bu değil konu sen değildin seher  vaktine gelecek olursak ay kendini gizlemeye çekildi kadının sabahlığı gibi günü giyindi, bulutlar evi bu saatler de sevilmeyi hak ediyor gün henüz büyük insana uyanmadan dünya güzelmiş hani yalnız kuşlar yalnız duygular yalnız avâre ayyaşlar birde kahrolası güzelliğin ayakta henüz insan uyukuda iyi zırhını kuşan yaşlı garib dünya

Eski

biz eski usül şairiz kağıt kokusuyla seveceğim seni matbaadan  yeni çıkmış gibi el değmemiş duygularımla - göremediğin duvarlarım için yeni yazıldın sabredeceksin seni sen yapan sabır ile harmanlanmışlığın  gezilmemiş feza gibisin imkan imkansızlığım zaman isteyeceğim içime çekmem için biz eski usül şairiz nikâhsız sözleri çizemem üzerine na-mahrem el değdirmedim değdiremem biraz zaman isteyeceğim helal kılmam için seni sen yapan sabır ile harmanlanmışlığın kağıt kokusuyla seviyorum seni aman* dile düşmeyesin sır gibi sakla kendini koklanmamış bir çiçek gibi emekliyorum şuan bilmem ne derece memnunsun kendinden seni sen yapan sabırla harmanlanmışlığın güzelleşirsin elbet yıllanan şaraplar gibi isyan etme yeter ki çizilmemiş bir kâğıt henüz yazılmamış söz boyanmamış resim gibi olmayışın bile güzellik çağrıştırıyor zaman isteyeceğim yazmam için seni sen yapan sabırla harmanlanmışlığın - biz eski usül şairiz kağıt kokusuyla seviyorum seni matbaadan  yeni ç

Benden Geriye

ah İstanbul aşkı çağırıyorsun turkuazın başımı döndürüyor pekâlâ susacağım susacağım seni izlerken güneş henüz batmamışken hipnoz olacağım bir korkunç düş akla düşen bir gün hasretine düşersem yahut büyülenmezsem birgün benden geriye İstanbul kalır ben giderim yalnız herkes küçülsün sen yazılacaksın kitaplar tarih oldu tarih tarih oldu sen yazılacaksın İstanbul aşkı çağırıyorsun ne roma ne viyana ne bağdat aşıklar şehri sensin bir senin tarihin bitmedi bir senin aşıkların deli divane biraz daha susacağım biraz daha seveceğim sevebildiğim kadar birazdan da öleceğim benden geriye İstanbul kalır ben giderim yalnız

Ayaz

Sana bir emanet vereceğim Kalbinde yer vermen gereken İçini açmana izin vermeyeceğim Korkular var içimden gelen Sana bir emanet vereceğim Seninle ölüme gelmesi gereken Zaman biraz zaman isteyeceğim Boğazımdaki urgan aşktan gelen Sana bir emanet vereceğim Faraz Düşüncelerimi kemiren İçini açmadan sakla isteyeceğim Eserken sert ayaz iliklerimden