Kayıtlar

Ocak, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

gece

gecemin ağırlığı çöktü sineme yalnızlığın enstrümanları  korkunun şarkıları ile beraber karanlığın yüzü yine bana dönük aşık olduğum herkes burada tut elimden yalnızlık fısılda kulağıma korku alnımdan öp karanlık beraber uzanalım sonsuzluğa ben ile ben olmamak arasında toprağa sızan son ışıklarla çıkabiliriz yolculuğa  hayata giden son sefer bu gece beni unutma.

deniz.

kusur değilmiş tohum ekmişler mavilerinde yeşerip olgunlaşmış çiçekler teninde ki ay ışığından gelen güneş gül rengi dudaklar mısır püskülü ateş bir ahenk var göz bebeklerinde dans eden iki ışık mavilerin içinde mavilerin de kanat çırpan iki güvercin perde ihlalinde ateş yanında ecelin ellerin karalar bağlanmış gök nerede tenimde soğuk rüzgarlar ayaklarım derede atlarını sür boğaziçinden ufka kadar ufkum mavilerinden sonsuzluğa uzar

maske

ellerinle çizdiklerin ölümle bir aklında cansuyu birde zehir bir elinde cennet aklında cehennem diğer elinde anahtar sol yanında ben karşında duran boş lamba yanan sen hatalarını karşıla selam ver hatta koy baş köşesine hayatın unuttuklarını kazıt alnına öl aynaya sattığın güzelliğin gitti aynı sevdiklerin gibi kaderin küçük cilvesi ki   var olduğun kağıtlar dağınık senin için hazırlanmış özel odanda iki küçük kutu rus ruleti iç öl  ya da iç öl vazgeçtim içme öl iki kutu tek seçenek unuttun mu her nefis bir gün ölecek sahi ne oldu ufak hırsların vazgeçilmez oldun mu çok mu vazgeçtin bir hatana bakar herkes üstünde mesken artık anlamasan da düştü masken

Saudade

bir an için vuslata erersek sen benden ben senden  sormak isterim neden bilinmeyen kadına biliyorum merhametinden efendi, ahlâklı oluşundan şeytan tüyünden bahsedecek sana bakmama izin ver  seni sevmek için sebebe ihtiyacım yoktu detaylarını bütününle kusurlarını benliğimle sevdim yokluğun nefessizlik olsa da vazgeçtim alıştım hepsine alıştım sen bilinmeyen kadınla kaldın ben yüzümü döndüm seni sevmeyi de öyle sevdim ki içimin kafdağın da  dokunabilen yok tahtına bülbüller güllerden  önce sana aşık oldu züleyha da... sahi sen neredensin ya içimden düşen bir yağmur ya gökten gelen bir nur çizgilerin buradan değil gülüşün ruhani alnından öptüğümde yeşerecek gülleri yusuf züleyha'nın olduğunda sende benim olursun kim bilir

Ferhunde

ferhunde ukte kalmışların hikâyesi uykusuz gecelerin umutsuz  soysuz saatleri gecenin en karanlık noktasında parıldayan küçük yıldız içinde biriktirdiği hayaller benliğinde bir hırsız onurunu çalan binbir nokta aklını alan mavilikler beyaza boyandı ferhunde azizliğin geç kalmış öyküsü hani bir an vardı  uyumadan hemen önce ellerini göğsünde bağlamıştı bir dileği vardı tanrıdan melekler amin derdi inanmazdı ferhunde  ben görürdüm anlatırdım şaşırırdı ansız bir gün giderse  yolları aydınlanır bir yer kararırdı arkasından tozu dumanı yolu karıştırır onlar için incinirdi yüreği sabahın görmediği güneş  onun içinde doğardı ferhunde perilerin durgun masalı develerin pirelerin kaçtığı evvel zaman kalbur zaman periler yağmur duasında ferhunde göz yaşı dökerdi bitkiler yeşerirdi sonra bir çocuk doğar bütün kainat evrilleşirdi ama o güzelleşirdi ilk adımlara son öpüşlere şahitti tanrıdan sonra  bazen son gidişlere mesela dağlar vardı uzaktık birbirimize bir ışık gördüm mü  tanırdım yüzünden ferh