Kayıtlar

intihar

eskiden küçük umutlarım vardı yaşam hevesi üflesem inanmasam da dünya güzel desem en azından ben varım seni seven şimdi öldü deseler  gram sızı, deprem yok içimde gazı mı açmış diyeceğim en sevdiğin oydu diye

sueño

Ah ...mucizesin kara saçlarını omzuna saldığında hasretime hasret olur saatler sen son dakikayı gösterdiğinde kara saçlarından bir gül döker adınla başlayan her söz benim sana ait olan ne varsa dünden bugünden yarına mahzenime rehin bazen ölümle burun burunaydım aslan ağzında, uçurum dibinde bazen bir çift hapsinde  yılanın dişinde senin bademinde panzehirim ah... mucizesin kadın olabilmek senin hünerin göğüslediğinde aşkı en güçlü sendin kara saçların köprülerine değince çocuklar mutluluktan ben hasretimden ağlardım savaş başlatıp kıyamet kopunca ellerinle getirirdin barışı bir bakışın yeterdi bir buz dağını eritmeye kadıköy sabahında özlemle koşarak yaklaştığım depremlerim hani o depremde elini tuttuğum evet kara saçlım oda sendin beni sığdırdığın badem çekirdeklerinde ben bütün evreni görürdüm ah... mucizesin gülüşünce yaşayan hücrelerim üzüldüğünde bir bir intihar ederdi ağladığında kıyamet kopardı bilemezsin saçlarını taradığında dökülen teller...

inbar

kırık aynalarda bulduğum çehre tanımadığım yılların yansıması hatıramdaki çiziklerde rastladım ömür dolu kadehlere sığdırdığımızı ışıklar kapandığında bir leva güneş doğduğunda bir zeva milyon kere edilmişti and hayata milyon kere girilmişti bu savaşa ve bir mil yol katedememiştim hatırla ölmüştüm ya bir çok kez öldüm  yine öldüm  ve öldüm ölmeden önce ölünüz tavaf kuşlar filizlendi harabe çehremde dilim lal gözlerim ama  döndüm durdum içimin hanlarında kurak ormanda hemen sarardım  berrak sularda kayboldum bahar gelirdi ellerinde çiçeklerle  ahmak ıslatır gibi bir süs takındım bin defa girdiğim bu savaşı yine kaybeder bin defa da girsem yine boğardım mucizeler örterdi üstümü o zaman bir kârım olurdu kainattan sular dalgalandığında denizlerde yırtık tenimin çiçeklerine rastladım aradığım son çarenin ipuçları bir damlaya sığmayan bir denize taştı hani çocuk ya şimdi parçalar ne zaman bütün olacaktı

at kestanesi

selam götür benden ferhan sükunetin habercisi olsun ay tebessüm et kaç bu diyardan bahar aksın saçlarından şimdi güller yüzünden döküldüğü an seller durdu bu sonbaharda at kestanesi çiçek açtı ferhan kurudu sinemde bütün dallar sen vakti saadetimi baki san ihtiyar çehrende çizgiler var uzun yol geldin otur soluklan inci gibi dizilen yıldızlar gözlerini göğe dik gör ferhan karartılarda seç sustuklarımı su testisi taşı götür ardından ağlak sesleri kıs sakın bakma şüpheni al sırtına tut kolumdan yağmur yağsın gözlerden şimdi bir yudum huzur götür ferhan görmek vakti sırların ardındakini binbir sima sezdim aydınlanan sahi ne kadar zaman geçti sensiz hani giderdin lâl avuçlarımda kan bul beni kokumu tanır gibi cihanı sustur gülü soldur ferhan ya bir daha gelemezsen geri ah at kestanesi çiçek açtı bahar geldi ferhan

dünyanın rengi

boynu bükük güzel sevemezsem gelme gül rengi dudakların solar ise hemen gökten yaşlar olurda beceremezsem bilmeden sevmeyi git sevemem  hani alnına düşmüştü aklar yaşımca ellerimle açmıştım şakaklarını küçük bir buse kondurup örtmüştüm gözlerimle ey boynu bükük güzel sevemezsem gelme aynaya baktığında  ıslandıysa gamzelerin öpülmemişsen hiç kuruyorsa köklerin insanım beceremezsem cahilken sevmeyi kaç sevemem hani kursağında susmuştu serçeler boyunca gözlerimle dokumuştum kirpiklerini hayallerimden anlatıp küstüm kendimle boynu bükük güzel dün de bugün de  yarın da sen.

Mihrimah

şahlanarak yürüyen eşsiz gözleri parladı vuslata ruhu erdiren kanatlarım kırıldı içimdeki kıyametten yas tutan kimse ağlardı ellerimden dökülen miraca yükselen emsalsiz yüzü destandı rahrev dünyadan giden tenha huzurda kaldı

y.o.

aşk iki kişiliktir dünya gibi bir cemre düşer kuytu soğuklara ikinci cemre belki bahardan tatlı bi ayaza sonra bir ay bir güneş doğar bir olurlar küçük kıyamet aşk iki kişiliktir sessizce yavaşça  buluşur gözler bir kadın ağlar bir adam susar yağmur yağar fırtına kopar sussuz çöllere ay ışında kavrulur gün ışında  sönerdi ateş aşk iki kişiliktir bazen mavidir denizler kadar bazen karadır göz karası biraz cesaret biraz esaret kadar eller buluşunca tan yeri ağırırken dua ederdi kuşlar aşk iki kişiliktir biri söner biri yanar ikisinin ateşi  ısıtır dünyayı biraz mümkün biraz mümkansız hani karınca  sırtında hani ağustos böceği  sazında adını duymuştum aşkın dokunulmaz ürkütülmez sükut içinde  ay doğduğunda güneş battığında doğardı arafta bitmezdi, bitmedi.