Kayıtlar

özlem etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

dönence

En uzun gecede doğmanın bir bedeli vardır En büyük acı koynundadır her zaman En beklenmedik anlara sen şahitsindir En ulaşılması zor herşeye sen gebesindir En sahte mutlulukların pişmanlığı avucunda gizli En hakiki gözyaşları senin yastığını ıslatır En hakiki sevişmelere sen şahitsindir En korkulu rüyaları seninle görür doğa En parlak yıldız senin adının altındadır En doğru kararlar senin sinende verilir En yanlış kararlar senin sinende verilir En nefessiz geceleri sen yaşatırsın çoğu kez En derin nefes senin korkularından uyanınca alınır En kötü gün senin sabahında yaşanır En güzel gün senden sonra başlar En sancılı hasret rüzgarları senin coğrafyanda eser En sıcak iklimler senin teninde dolaşır bazen En büyük mutlulukları sen müjdelersin En uzun gece de doğmanın bir bedeli var En uzun acıları ve sevinçleri biriktirdi kumbaram

at kestanesi

selam götür benden ferhan sükunetin habercisi olsun ay tebessüm et kaç bu diyardan bahar aksın saçlarından şimdi güller yüzünden döküldüğü an seller durdu bu sonbaharda at kestanesi çiçek açtı ferhan kurudu sinemde bütün dallar sen vakti saadetimi baki san ihtiyar çehrende çizgiler var uzun yol geldin otur soluklan inci gibi dizilen yıldızlar gözlerini göğe dik gör ferhan karartılarda seç sustuklarımı su testisi taşı götür ardından ağlak sesleri kıs sakın bakma şüpheni al sırtına tut kolumdan yağmur yağsın gözlerden şimdi bir yudum huzur götür ferhan görmek vakti sırların ardındakini binbir sima sezdim aydınlanan sahi ne kadar zaman geçti sensiz hani giderdin lâl avuçlarımda kan bul beni kokumu tanır gibi cihanı sustur gülü soldur ferhan ya bir daha gelemezsen geri ah at kestanesi çiçek açtı bahar geldi ferhan

y.o.

aşk iki kişiliktir dünya gibi bir cemre düşer kuytu soğuklara ikinci cemre belki bahardan tatlı bi ayaza sonra bir ay bir güneş doğar bir olurlar küçük kıyamet aşk iki kişiliktir sessizce yavaşça  buluşur gözler bir kadın ağlar bir adam susar yağmur yağar fırtına kopar sussuz çöllere ay ışında kavrulur gün ışında  sönerdi ateş aşk iki kişiliktir bazen mavidir denizler kadar bazen karadır göz karası biraz cesaret biraz esaret kadar eller buluşunca tan yeri ağırırken dua ederdi kuşlar aşk iki kişiliktir biri söner biri yanar ikisinin ateşi  ısıtır dünyayı biraz mümkün biraz mümkansız hani karınca  sırtında hani ağustos böceği  sazında adını duymuştum aşkın dokunulmaz ürkütülmez sükut içinde  ay doğduğunda güneş battığında doğardı arafta bitmezdi, bitmedi.

me.

gölgesi ile oynardı yalnızlığı insandı sığınırdı korunaklı yalanlara mesela bir çay bahçesinde sigarasını yakardı tebessümle belki yorgundu uyumuştu sahilde tutmayacaktı elleri yüzünü hayatsuyunun her nefesinde hissediyordu kafesinde çırpınan sözleri affı yoktu hayallerin bir kursa bin yıkılırdı hayat o yüzden beyazladı yüzü elleri her zamankinden bayat kokusunu unuttuklarını kalbinde ağırladı sustuklarını sonsuza uğurladı iğneler kadar küçük depremler kadar kontrolsüzdü insandı umardı yaşamı istemsiz umarsız belki hoyrat ardındakiler bazen onun bazen değildi ikilemlerle düşe kalka bi ileri iki geri derken nice zaman olmuş birden unutulmuş aile sofrasında bırakmıştı huzurunu belli ince kaslarından sussuzluğu hani beklemişti onu bir gonca o daha hevesliyken dalgasız deniz sakin mehtap gözleri ile gözleri birleşirse şayet bir daha dokunurdu hayatsuyuna bir daha yaşardı yeniden yalnızlığı bu kez kendiyle oynardı sessiz sakin sükunetle oda ağır başını koyardı dizlerime saçlarını okşardım b...

5 Mevsim

yalancı mutluluk uygunsuz üst baş önce hafif rüzgâr sonra fırtına kopar sımsıcak güneş ellerimde ateş soğuktan donar selamet uzaklaş hoşçakal de yak sallantılı havalar

kuş

güneşi erken battı kuş olup uçtu sevda hangi gökte bilmem hani yıldız  hangi yalnız ay nereye baksam ıssız  uçsuz bucaksız  bir ben bir kesik tel çiçek olsaydım yahut bir gök  belli olsaydı varlığım güneş erken battı kuş oldu uçtu sevda hayat dediler güzel hangi yerde bilmem hani nefes hangi kucak saran nereye dönsem ıssız ucu karanlık  bir ben bir garip tünel kelebek olsaydım yahut bir gece anlaşılırdı sessizliğim güneş batmaz sevda göçmezdi  kimsesizlikle...

selam

geleceğinin habercisiydi belki adı hasret olan kuşlar sen bir selam ederdin ateşlenirdi bütün hücrelerim bir gülümserdin ah ah bir gülümserdin ki su taşırdı karınca sırtında telafisi olmayan sessizliğin gidişinin habercisiydi belki yavaş yavaş sessiz sessiz o daldan öteki dala sen bir adım giderdin ben on adım ölürdüm gitmeyecekmiş gibi tutardın elimden ah ah bir tutardın ki ilk gün ki gibi  yaşardım yeniden içimi ısıtan bakışların yangının habercisiydi belki yakıp yıkan beldemi kaşını kıvıran kısık bakışların 9.03.2020