Kayıtlar

Kızım

kızım sen küçücüksün adın cenin ile başlıyor daha bir gonca henüz açmamış bir ay hilâl hâlâ ilk dördünü görmemiş senin neyine sevda senin neyine ayrılık kızım sen küçücüksün ellerin kavramayı öğrenmemiş daha güller ellerinde kuruyor gözlerinde çiçekler solmamış bir serçesin uçmayı öğrenmemiş ses tellerin adına erişmemiş senin neyine şarkı söylemek senin neyine gülmek bak kızım sen daha çok küçüksün şehrinde sokak lambaları yanmamış daha bir kere aşık olmamışsın gözlerin açlıktan başka yaş görmemiş huzurun anne kucağı yağmur saçlarını ıslatmamış ellerin karda çatlamamış annenin gölgesinde filizlenmiş yürümeyi düşmeden öğrenmişsin kızım sen küçücüksün bana selimden öte arkadaşsın bilen bilir ama sen yaşamayı kitaplarda okumuşsun daha eline diken batmamış ki nasıl düştün bu çukura kızım bak kızım dinle beni daha çok küçüksün kelimelerimi anlamadığını biliyorum senden çok şey bekledim kızım ben kızım bak sen daha çok küçücüksün yaşamadan nasıl ölürsün?

robot

feryat ettiğin mezar içindeki tanımaz seni yazmazsın hatıralarında sen bir hiçsin bir varlık bir yokluk içindesin kendin bir haber kendinden duyguların yok robotsun herkes istediğini söyler robot dünyasında robot olmadığını kanıtlayamazsın oysa sev derler seversin bir ölü bıraktın dünyaya senden bi haber bak sevdin sevdin bende biliyordum ama pek bi lüzumsuz geldin karalayamadım bi köşeye beyan edemez ama anlarsın öldüm der durur yine de yaşarsın sen bir robotsun o fâni için yaratıldın ancak bir kez baş kaldırıda bulun hatıratta olmazsın belki yine anlamazsın değerini ama unutulmazsın

Cam Kenarı

şiirler hep kitaplar da yazmaz sokaklarda da.. bir şiir gördüm cam kenarında cesaretindendi rüzgârla boğuşması bir şiir kokladım cam kenarında daha önce kimse koklamamıştı belli ki zor atmıştı kendini rutubetli evin balkon kapısından bütün fransızlar türk olabilirdi artık durum normale büründü bir şiir özgürlüğüne kavuştu yaratıcısının kirli ellerinden kurtuldu şairler hep naif olmaz inandık çokça yalana bir şair hep insaflı olmaz sarhoştur çoğu zaman şiirini hırpalar... bir şiir gördüm asaleti âsiliği ile karışmış bu lanete bir baş kaldırış... alnından öpeceğim şiir alnından öpeceğim...

FİLİSTİN Filizleri

sen cesaretin adısın çocuk zulmün öfkenin masumiyetin sen kardeşliğin kimsesizliğin sen İslam'ın öksüz çocuğu gözündeki yaşları sil yolların dikenli korkma gözlerini ufka çevir ulu son orada sen cennetsin gökyüzüsün sen arşın beklediği misafir işaret parmağın deliyor karanlıkları ayak izinde batıyor zalim kahkahalar bir umutsun çocuk bir umut sen sevincin gözyaşısın meleksin sen korkakların ilahı yarınların sabahı bir bir fidanları diktin haksızlığa asi önünde durdun feryatların sen çığlığıydın şühedanın ölmez dediler ölmez sen kalp atışı oldun sen esaretin adısın çocuk yüz yıldır kimsesiz yüz yıldır masum yüz yıldır öksüz gözündeki yaşları sil sen kahramansın çocuk...

Kâh

insanlar kaç türlü sever gözyaşı renkleri var mı bir yıldız ne zaman kayar son şarkı ne zaman çaldı bir mısra aşkı aşk yapan gel gör aşk kimleri neyledi biri sarhoş oldu içti mey bir yanık çaldı ney insanlar kaç türlü hasrete düştü kâh ağladı kâh döküldü dizelere bir bir harfler bir seccade ıslandı bazen bazen pulsuz mektuplar hasretle yandı gönül de bir ah etmedi aşık* diller lâl hiçliğe erdiyse erdi eremediyse çölde divane insanlar kaç türlü ölür ani göklere yükselen ruhlar bir yandan ölümü beklemek pencere arkasında yarım yamalak sen ki güzelliğe varmışsın ölüm nefes tadına varacak bekleyeceksin bekleyeceksin bunamamışsan halin yaman azrailin kastı cânadır inan uyanmak zor bu derin uykudan...

Ömür

bir tutarsam bırakmam ellerini bir sıcak bir kaynak aldım gökyüzüne astım gülüşünü boynunda yaşanırmış gözlerinde ölünürmüş hissettiğinde ah ah ya hissettirdiğinde bir avuç fırtınam var ellerimde bittiğin yerde bitmezmişsin hayat seninle hep güzelmiş ben sana geç başlamışım bir ömür buna yetmez gibi

Yıldız

balta girmemiş yoksulluğumla vurdu beni soğuk bir kış gecesi baharı esintisi tenimde ellerindeki dokunulmamış sıcaklığı hissettim benim ellerimde benim oluşunu... bir göz çarpsa bir asır uyuyamam eksikliğimden vurdu beni tamamlamam gerekti bıraktığın yerden oysa gökyüzü bana hep güzeldi derinliğin gizliliğin dokunulmamışlığın sergisi deniz gıpta ederdi ederdi ederdi sonra seni gördüler elleri etekleri güzellikleri çekildi kenara deniz de gökyüzü de saygı duruşunda derin uykularımla vurdu beni gözlerimi ellerinle açsan anca görebilirdim öyle gördüm zaten..hiç çekinmeden durdu gözlerimi delip geçen parıltı..gözlerindeki bir yıldızlı gökyüzünde seçebilirdim seni ya kimsesizliğimle yada sensizliğimle vurdu beni dünyayı yaratan bir de seni yaratmıştı sen dünyadan vazgeçmektin ben ise dünyayı hiç seçmemiştim