Kayıtlar

sevgi etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

susuyorum.

fırtına değil  kasırga değil sessiz bi yaz yağmuru ardımda kalan kalabalıklar gitmek bazen zaruri fiil kalmak zehirdir kana kana yine de susuyorum yine de kimsesiz adını anmak haykırmak değil yorulmak pes değil ben uzattım elimi bekliyorum bu kez içimde umutlar sesi kısık radyolar gibi neşelendirmek için varım bugün yokum yarın avcuma sığdırdıkların yarım keşke yalnız bu kadar olsa keşke yalnız bu kadar 

güneş

keşke esinlense evren güzelliğinden o zaman güzellik hakkıyla bilinirdi güzel anların cenazesi kulağımda sen varsan vardı yoksan yoktu dünya zeytin gibi gözlerinden parlayan umut ışığına bağımlıyım küçük bir kız çocuğuna benzetiyorum halimi resimlere çizdiğim her aşk senin ben güneşe hiç bu kadar yakın olmadım ki umutla karışık korkularımla el değmemiş kutsallığınla yan-dım evren mucizeleri koynunda taşımaktadır bazen karda açan minik kardelen yazın rüzgâr hafif esen ellerimde sen gözlerimde kirpikler sanki  uzun bir rüya bu hayat bu kadar güzel değil hiçbir masal bu kadar uzun değil hem gözlerde yalan söylemez sanıyorum şimdi ellerimde bi kutu kutu içinde  bitmemiş şiirlere hiç nokta koymadım sen bürünen her şiir sonsuza dek açık kalacak bu hikayede inatla yarım bir parça dokundurabilsem ezeli ve ebedi gözlerinden güneşler doğacak yaşlarında fırtınalar ardı sıra ama evren hiç olmadığı kadar güzel ve baki kalacak ben güneşe hiç bu kadar yakın olmadım  korktuğum her y...

y.o.

aşk iki kişiliktir dünya gibi bir cemre düşer kuytu soğuklara ikinci cemre belki bahardan tatlı bi ayaza sonra bir ay bir güneş doğar bir olurlar küçük kıyamet aşk iki kişiliktir sessizce yavaşça  buluşur gözler bir kadın ağlar bir adam susar yağmur yağar fırtına kopar sussuz çöllere ay ışında kavrulur gün ışında  sönerdi ateş aşk iki kişiliktir bazen mavidir denizler kadar bazen karadır göz karası biraz cesaret biraz esaret kadar eller buluşunca tan yeri ağırırken dua ederdi kuşlar aşk iki kişiliktir biri söner biri yanar ikisinin ateşi  ısıtır dünyayı biraz mümkün biraz mümkansız hani karınca  sırtında hani ağustos böceği  sazında adını duymuştum aşkın dokunulmaz ürkütülmez sükut içinde  ay doğduğunda güneş battığında doğardı arafta bitmezdi, bitmedi.

sarı.

sesin gülünce  kalbim kanatlanır gözlerimiz değince ansız mesut ölürüz bir kız çocuğu  doğar sessizliğinde ellerimi bıraktığın da ellerini severim gözlerini kırptığında  kirpiklerini... ellerini değdirdiğin herşey güzelleşir çiçekler solmaz üstümüzde geç kalmışlıkla genç kalmışlık arasında bir susuzluk bir sonsuzluktur güneşin doğduğu umudun battığı yerde bulurum... biliyorum bir gün kimsesiz kuşlar anlaşır gözün gözüme takılı kalır çiçekler solmaz  şefkatsiz kalmaz kelebekler susmazsan adalette yerini bulur sağlıkta varoluş ve yok oluş arasında kaybolduğum yeni dünya sustuğunda dudaklarını güldüğünde gözlerini severim ağladığında kırışıklarını seni hissedince bir kız doğar geceme her ağladığında  seni severim mesut ölürüz